America was not His Medium

Netflix’deki “Ripley” isimli diziden haberdar olanlar için: Yönetmeni: Steven Zaillian, Fresno’da doğan, orta halli bir Ermeni ailenin çocuğu. Babası radyo muhabiriymiş. Steven Zaillian, Sonoma ve San Francisco devlet üniversitelerinde sinema okumuş. Senaryo yazarlığı ile işe başlamış ve gerçekten harika filmlere yazarlık yapmış. 3 tane de çok iyi film yönetmiş.

Kaliforniya’da okuduğum ve çalıştığım sürede çok sayıda Kaliforniya doğumlu Ermeni öğrencim oldu. İstisnasız bütün öğrencilerime karşı şefkatliyim. Ofisime gelen Ermeni çocukları da dikkatle dinlerdim; onlara “Ermenice biliyormusun, Ermenistan’a gittin mi” diye sorular sorardım. 1980li yıllarda (ben Teaching Assistant iken) sorulara gelen cevaplar genellikle “Evet, Evet” olurdu. Sonra hoca olduğum, 1990lı ve 2000li yıllarda, “Biraz, Hayır”, 2010-2020li yıllarda ise, “Ne yazık ki Hayır, Hayır” cevapları almaya başladım. Belli ki Ermeniler de Amerikalıların “Melting Pot” dedikleri kazanda kaynayıp eriyorlardı.

Bu arada Türkler ne durumda diye soracak olursanız, Kaliforniya’ya okumaya ve çalışmaya gelen Türkler (daha doğrusu Türkiye doğumlu ve Türk isimli kişiler) daha gelmeden Amerikalı olmuşlardı! Onların içine düştüğü kazanın ateşi Boğaziçi Üniversitesi denilen ve bir türlü millileştiremediğimiz misyoner okulundan besleniyordu.

Neyse, Steven Zaillian’a döneyim; kendisinden haberdar olduğuma sevindim. Yetenekli bir senaryo yazarı ve yönetmen. Amerika’ya ilk gittiğim yıllarda, sinema tarihine adını yazdırmış, Kayseri doğumlu bir Rum olan Elia Kazan‘ın hayatını okumuştum. İngilizceyi henüz yeni söktüğüm zamanlara denk geldiği için, başlığı “America was not His Medium” olan bu yazıyı birkaç defa okumuş ve çok etkilenmiştim. Hatta bu başlığı gazeteden kesip, evdeki kitaplığımın köşesine yapıştırmıştım. Kitaplık ve yazı başlığı hâlâ duruyor. Peki, bu yazı ve “America was not His Medium” başlığı beni niçin bu kadar etkilemişti? Sebebini çok sonraları anladım. Gidenlere menfi bir sözüm yok ama ben Amerika’nın melting pot’ında erimeye gitmedim. Amerika’ya okumaya gittim. Dolayısıyla Elia Kazan hakkında bile “bizim kazanımızda hiç erimedi” diye bir yazı çıkmışsa, benim için de bir ümit var diye düşünmüş olmalıyım. Yani, “America is not My Medium“, diye bir iddiam vardı veya olmalıydı diye düşünmüş olmalıyım. Artık o kazanda eridim mi, erimedim mi, bilemiyorum, ama bu konuyu düşünmeye devam edeceğim.